Ülkemizde Eğitim Sistemi dediğimiz zaman bundan şikâyetçi olmayanın neredeyse olmadığını görüyoruz. Her hükûmet ya da Milli Eğitim Bakanı değiştiğinde “Eğitimde köklü değişiklik”, “Eğitim sistemimizde devrim gibi yenilikler” benzeri başlıklarla haber olan değişikler yapılıyor.
Kültürde ve düşüncede bir reform, bir atılım yapacaksak önce dilden başlamalıyız. Çünkü dili özgür olmayanın düşüncesi özgür olamaz. Düşüncesi özgür olmayansa bir kültür, bir medeniyet meydana getiremez.
Adalet ve Kalkınma Partisi AK Parti‘ye dönüşünce particilik de zuhur ediyor. AKP‘yi halkın önemli bir kısmının tercih etmesinin bir nedeni de bir ideolojiyi, bir tarafı ve aynı zamanda kökleşmiş bir particiliği temsil etmiyor olmasıdır.
Yazmak istediğim bir sürü şey var fakat neredeyse hiçbirini yazamıyorum. Kaç gündür bu da aklımdaydı, yazsam mı, yazmasam mı, yanlış mı anlaşılır, gerekli mi diye kendi kendime soruyordum.
Bugüne kadar kimseden bir şey paylaşmasını istemedim. Bunu ve aşağıda linkini verdiğim yazıyı lütfen paylaşın.
Büyük bir felaketten kıl payı kurtulduk. Allah’a binlerce şükür. Halkımızın, devlet adamlarımızın, askerimizin, polisimizin bu ihaneti nasıl bir cesaretle ve kahramanlıkla canları pahasına savundukları yazıldı, anlatıldı, gördük.
Allah bir kez daha bu şanlı millete düşmanların kıskançlık ve korkuyla göğsünü daraltan, dostların kalbine ferahlık, yüzüne sevinç veren bir destan yazmayı nasib etti.
Gelişmiş hiçbir ülkede bulunmayan tek tip kıyafet uygulamasını kaldıralım mı diye ailelere sordular da dersaneleri özel okula çevirirken, teşvik verirken niye kimseye sormadılar?
Anlamı ve hedefi önceden belirlenmiş güdümlü kelimeler dilimize yerleştiriliyor. Kültürel, düşünsel genlerimiz bu şekilde tahrip ediliyor.
Yazacak konu sıkıntısı çektiğini söyleyen köşe yazarlarına şaşıyorum. Çünkü düşünen bir insan için hayatın her anı yazacak konularla doludur. Sıkıntı olsa olsa “Hangisini önce yazsam” kısmında olabilir. Bu onların hayattan ve halktan kopukluklarından kaynaklanıyor olabilir mi acaba?
İran‘ın demokratik yolla seçilen başbakanı Muhammed Musaddık‘ı devirmeye yönelik hükümet darbesi dakikası dakikasına hesaplanmış ve aylar öncesinden hazırlıklar yapılmıştı. CIA (Operation TPAJAX) ve İngiliz istihbarat teşkilatı MI 6 (Operation Boot) hiçbir şeyi şansa bırakmamışlardı.
Geçtiğimiz kış Almanya'da bir toplantıya katıldım. Almanya'da Müslümanlar ve Hıristiyanların birbirini daha yakından tanımaları için aralarına köprü kuran ve iyi niyetli olduklarına inandığım, daha çok Almanlar ve Türkler'den oluşan küçük bir topluluktu.
Çavuşesku diktatörlüğü döneminde yaşananları ve sonrasında dahi ülke, toplum ve bireyler üzerindeki etkilerini inceleyen belgesel film.
Türküm, doğruyum, çalışkanım!.. Arka arkaya üç yalan. Bir... Yeni nesil gençlere bir bak. Türk mü? Türk müziğini bilmez. Türk'e benzer kıyafet giymez. Tarihimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü bilmez. Yabancı hayranı.
İncil'de Hz. İsa "İnsanoğlu" olarak adlandırılıyor. Henüz birkaç ay önce keşfedilen İSON Kuyruklu Yıldızına bu adı verenler bu benzerliğin farkında mıydılar yoksa bilerek mi kurguladılar?
Eskiden bir yazıda okumuştum; bir ülkenin geri kalmışlığı kaldırımlarının yüksekliğiyle doğru orantılıymış. Yani kaldırımlar ne kadar yüksekse ülke o kadar geri demek oluyormuş.
Senelerdir bu milletin parasını ve zamanını çalan dershaneler ve dershaneciler hortumları kesiliyor diye yalanlar ve çarpıtmalarla şimdi soydukları milletin aklını karıştırmaya çalışıyor.
Adam evinin kapısının yanına bir tabela asmış şöyle yazıyor: “Medyum Ömer”. Yan tarafına da vergi levhasını koymuş.
Son günlerde toplumda adları bilinen insanların dolandırlması olayları baş gösterdi ve bu bilim adamı sıfatı da taşıyan insanların böyle tuzaklara düşmeleri eleştirildi.
Çarşının ortasına bir Kızılay çadırı kurmuşlar. İsteyen kan bağışı yapabiliyor. Bu çadırları son yıllarda sık sık görüyorum. Şehrin muhtelif yerlerine kuruyorlar. Her seferinde de düşünüyorum acaba kan versem mi diye.
Bu Selefilik denen oyunun arkasında en başta Almanya olmak üzere hep beraber bütün diğer sinsi güçler yoksa ben hiçbir şey bilmiyorum. 2012 sonu, 2013 başı arasında Almanya’da altı ay kaldığımda çok ilginç durumlar gözlemledim.
Bundan önce “Çağrı merkezi” başlıklı bir yazı yazıp, bir kelimenin dil bilmeyenlerce sözlüğe bakarak çevrilip koca bir ülke halkının diline nasıl yerleştirildiğini anlatmaya çalışmıştım.
Batılıların hataları yok mu? Elbette var. Ama ne yazık ki günümüzde medeniyette bizden öndeler.