Kendi devletim aleyhine mahkemede davacı olmadan önce son resmi başvurum ve açık mektubumdur.
Seçilmiş

Devlete açık mektup: Beni fişlediniz mi?

Kendi devletim aleyhine mahkemede davacı olmadan önce son resmi başvurum ve açık mektubumdur.

Bugüne kadar yaptığım başvurularıma, taleplerime, şikâyetlerime ya hiç cevap verilmedi ya da kopyala yapıştır dediğimiz tarzda basmakalıp cevaplar verildi ve hiçbiri karşılanmadı, hiçbirinden sonuç alamadım. Bunu da başvurularımda çeşitli defalar belirttiğim halde ne bir devlet kurum ya da yetkilisi benimle bağlantıya geçti ne de durum hakkında benden bilgi istendi.

Bu bir açık mektup olduğu için kişi ve yer isimlerini vermiyorum fakat önceki başvurularımda isimler mevcut. Aynı zamanda BİMER, CİMER internet başvurularında yazı karakteri sayı sınırlaması olduğundan kısa ve özet olarak yazıyorum. Bugüne kadar edep dairesinden çıkmadan ve toplum içinde yaygara çıkarmadan resmi başvurularda bulundum. Eğer bu başvurumdan da sonuç alamazsam bu engellemeye, mağduriyete, utanca yol açanlar hakkında dava açacağım ve yıllardır yazdığım mektupları, yaptığım başvuruları herkesin ulaşımına açık olarak yayınlayacağım.

1- Çocukluğu Almanya’da geçmiş, yabancı diller, meslekler, sanatlar öğrenmiş, iki üniversite okumuş, Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden insanlar tanımış, toplumun her katmanında çeşitli tecrübeler kazanmış ve öğrendiklerini ülke ve toplum yararına değerlendirmek isteyen bir vatandaş olarak bundan 8-10 yıl kadar önce “Eğitim Sistemimizde Geri Kalmışlıklar” şeklinde bir başlık atıp ilgili konudaki yanlışlar ve çözüm önerilerimi birer paragrafla özetleyecek bir yazıya başladım. Fakat daha ilk alt başlıkta bunu özetlemenin çok zor olduğunu, başlıktan bir şey anlaşılmayacağını, veriler toplanması ve örneklendirilmesi gerektiğini fark ettim. Bu şekilde 20-25 alt başlık olduğundan zaman içinde bu yazıları tamamlayamayacağımı anladım. Milli Eğitim Bakanlığına faks çekip, email yazıp, telefon açıp, İl Milli Eğitim Müdürüyle bizzat giderek görüşüp bu raporu hazırlamada devletin desteğini talep etmenin, olmazsa bakanlık görevlilerine özet halinde anlatıp çalışmayı devletin tamamlamasını sağlamanın işe yarayacağını düşündüm ve ilgili girişimlerde bulundum. Fakat bana bakanlıktan cevap gelmediği gibi, birçok defalar telefon açıp, bizzat gidip, BİMER’e de yazdığım halde İl Milli Eğitim Müdüründen de randevu alamadım. Benzer şekilde Şube Müdüründen, Kültür Daire Başkanından Bakanına, Cumhurbaşkanına kadar devletin hiçbir yetkilisinden görüşme talebime karşılık bulamadım. Belki başvurularım ulaştırılmıyordur diye devlet kurum ve yetkililerinin sosyal medya hesaplarına da yazdım fakat bakanlar, milletvekilleri, kurumlar bunlara da cevap vermediler. Oysa sosyal medyada hakarete dava açılabilmekte, suç unsurları tesbit edilebilmekte hatta zaman zaman resmi açıklamalar bile yapılabilmektedir. Şunun bilinmesini isterim ki, devlette çürümenin ve yozlaşmanın en önemli göstergelerinden biri devlet yetkililerinin ulaşılamaz olmalarıdır. Oysa sıradan insanların bile koskoca sultanların karşısına çıkıp arz-ı halde bulunduklarını eski kaynaklarda okuyoruz. Devletimiz içindeki en büyük yanlışlardan biri de ben yaparım olur anlayışıdır. Hâlbuki fikir, tesbit, öneri hangi vatandaştan gelirse gelsin dikkate alınmalıdır. Nihayetinde benim gibi bir vatandaşın istediği kişisel çıkar değil, ülkenin ve toplumun iyiliğidir.

Sonunda bir İl Milli Eğitim ARGE Müdürü BİMER’den gelen yazı üzerine rapor yazıp üst makamlara iletmesi gerektiğinden bana görüşme randevusu verdi. Anlattıklarımı dinleyen, söylediklerimin doğru olduğunu, beni takdir ettiğini söyleyen müdür birkaç cümlelik yalan bir raporu üst makamlara gönderdi. (Ayrıntılar önceki başvurularımda var.) Durumu ve aramızda geçen konuşmaları yazıp BİMER’e göndererek şahıstan şikâyetçi oldum. Şikâyetimse kendisinden şikâyetçi olduğum kurum ve kişiye yönlendirildi ve oradan bana dilekçemin kapatıldığını bildiren bir yazı gönderildi. Sonradan öğrendiğim kadarıyla söz konusu ARGE Müdürü başka bir göreve terfi ettirilmişti. İlgili kişinin daha önce görev yaptığı bir ilden tayininin çıkması haberine bir internet sayfasında kendisinden şikâyetçi olan vatandaşların yorumları bile durumun vahametini göstermektedir.

İnternetteki şu yazı ve altında bağlantıları verilen diğer yazılar konu hakkında bilgi verecektir:

“Eğitim Sistemimiz ve Baskıcı Sovyet Rejimine Benzerliği”

2- Meslekler, sanatlar, yabancı diller bilen, yerli yabancı dergilerde tavsiye edilmiş, tasarımları dünyanın her yerine dağılmış ve taklit edilmiş, yaklaşık yirmi yıldır yaptığı kuyumcu ustalığı ve mücevher tasarımcılığı işini borçlar ve bir takım aksilikler nedeniyle kapatmak üzere olan bir vatandaş olarak devletimizin böyle birine mutlaka destek olacağı ve yüz üstü bırakmayacağı inancıyla 2011 yılında yıllardır hayalini kurduğum ülkeye ve topluma yararlı 7 sayfalık Kültür Merkezi projemi Kültür Bakanlığına gönderdim. Bakanlık “Bakanlığımız kültürel faaliyetlere destek vermemektedir” mealinde kısa bir cevap gönderdi. Çalışma Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığından da bir netice alamadım. Sonuç olarak borçlarla birlikte işyerimi kapattım ve bir daha iş kurma imkânı bulamadım. İşyerimi kapattığım 2012 yılından bugüne şu işleri yaptım: Halıcıda, çantacıda tezgahtar, 6 ay Almanya’da yaşlı bakımı eğitimi ve huzurevinde yaşlı bakıcısı, düğünlerde çalgıcı, tabelacıda grafiker, turistik otellerde pazarcı, Alman turistlere Likya Yolu yürüyüş rehberi vs. Bu tecrübeler benim için onurdur ve şükür sebebidir fakat devlet için utançtır.

Cumhurbaşkanımızın bugün sık sık söz ettiği, medyada ve halk içinde yeni yeni tartışılmaya başlanan eğitim, dil, kültür, edebiyat, medeniyet gibi konuları ben yıllar önce söyleyip devlete de sayısız başvurularda bulunduğum halde Cumhurbaşkanı da dâhil hiçbir devlet yetkilisine ulaşamamış olmamın sebebi ne olabilir?

Oyuncu, şarkıcı, soytarı (komedyen) zengin edilip bir futbolcunun tek bir evi milyonlarca dolar değerinde iken bir vatandaşın yıllarca çabaya rağmen bir devlet yetkilisine ulaşamadığı, başvurularının hiçbirinden sonuç alamadığı bir ülkede sosyal adaletin var olduğunu kim iddia edebilir?

Bugün hibelerin, teşviklerin önemli bir kısmının boşa gittiği ve fırsatçıların işine yaradığı toplum içinde konuşulurken, hangi kurumda hangi makam ve mevkide görev sahibi olursa olsun hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti Devletini iyi işler yapmak isteyen yetişmiş bir vatandaşa destek olamayacak kadar aciz göstermeye hakkı yoktur.

Şimdi devlet kurum ve yetkililerine soruyorum:

“Beni fişlediniz mi? Ya da devlet yöneticilerinin bilgisi dışında hâlâ vatandaşları fişlemeye devam eden bir yapılanma mı var?” Bunları söylemekteki maksadım devleti zor duruma sokmak değil, daha önceleri bu durumların ülkemizde yaşanmış olmasının herkesçe bilinmesi, varsa benzerlerinin ortaya çıkarılması, bir daha gerçekleşmesinin önüne geçilmesini istememdir.

2005 yılında kırkına merdiven dayamış kısa dönem bir asker olarak her ne kadar cevap alamamış olsam da herkes “Yazma, başın belaya girer” derken Genelkurmay Başkanına 7 sayfa mektup yazmış ve yazdıkları yıllar sonra devletçe kanunlaştırılmış bir vatandaş olarak devletten istediğim eleştirilerimi, tesbitlerimi dikkate alıp kendini gözden geçirmesi, Eğitim Sistemi yazılarımı tamamlamada ve ilmi ve edebi çalışmalarım için bana destek olması, teşvik ve destekte bir kuruma bağlı olma şartının kaldırılıp bireysel başvuruların dikkate alınması ve bunun da bundan sonra yararlı işler yapmak isteyenler için örnek teşkil etmesidir.

Saygılarımla.

Gizlilik Bildirimi
Gizlilik Bildirimi

Kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Çerez kullanımına izin vermek için lütfen tıklayın.