Adalet ve Kalkınma Partisi AK Parti‘ye dönüşünce particilik de zuhur ediyor. AKP‘yi halkın önemli bir kısmının tercih etmesinin bir nedeni de bir ideolojiyi, bir tarafı ve aynı zamanda kökleşmiş bir particiliği temsil etmiyor olmasıdır. Partilerde kökleşme toplumda belirgin ve nesillerce süren, babadan oğula geçen bir ayrışmayı beraberinde getiriyor. Zaten kelime kökü olan “part” ayrılma, bölünme manâlarını da içermektedir.
Halkımız taraf olmak değil adalet, eşitlik, hukuk, kalkınma istiyor. Particilik sistemi esasen yanlıştır ve bizim toplum yapımıza uygun değildir. Böyleyken adı, misyonu, vizyonu çok yerinde olan Adalet ve Kalkınma Partisi‘ni AK Parti yapmak öncekilerin hatasına düşmek demektir. Bu mecliste ve ülkede aklamalar zamanı artık geçmiştir ve geçmelidir.
Tüm devlet kurumlarına, önemli makamlara, siyasi partilere hile ve kendini gizleme yöntemiyle sızılmıştır. AKP’ye sızanlar da AK Parti diyerek sızmıştır. AKP diyen birine AKP’liler düşman gibi bakmaktadır. Hatta durum öyle bir hale gelmiştir ki kimse neden AKP değil de Ak Parti diye soramamaktadır. Bu arada kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali, sözüm tüm partileredir. Kişilerin yüze gülüşüne değil ehliyetine, doğruluğuna, ahlakına bakılmalıdır. Namaz kıldığı için insanlar işe alınmıştır ve belki halâ alınmaktadır. Bu riyâkârlıktır ve din ticaretidir.
Köklü ve zengin geçmişimizden kalan eserlerde şu hikâye ibret verici, öğretici ve yol gösterici olarak halâ karşımıza çıkmaktadır:
Tekkeye yeni gelen mürid dergâhın kapısında elinde sopayla beklemektedir. Bunu gören şeyh “Bu sopayla ne yapıyorsun burada?” diye sorar. Mürid “Bir hatanı görürsem bu sopayla senin kafana vuracağım” der. Bunun üzerine şeyh şunu söyler: “İşte benim gerçek dostum. Bana hatamı, yanlışımı gösteren benim gerçek dostumdur!”
Fakat maalesef günümüzde hepimiz de görüyoruz ki durum bunun tam tersi. Kişinin yaptığına ve doğruluğuna değil dış görünüşüne, namaz kılışına, yüze gülüşüne rağbet ediliyor.
Sözüm dinlenseydi şunu önerirdim:
İlle de bu particilik sistemine devam edilecekse,
a) Partiler en fazla üç dönem seçime girebilsin. Üç dönemin sonunda parti kapansın ve bir daha aynı adla başka bir parti kurulamasın.
b) Halihazırdaki partilere de bundan sonraki üç döneme kadar süre tanınsın.
c) Partiler hiçbir şekilde mal varlığına sahip olamasın.
d) Halihazırdaki partiler makul bir süre içinde ve denetimle mal varlıklarını devlete devretsin.
e) Muhalefet olmasın. Yani seçimi kazanıp hükümete yetkili olan partiyle beraber diğer partilerden seçilenlere de hükûmette makul oranda görev verilsin. Fakat bunun istismarına karşı keskin tedbirler alınsın.
f) Siyasilerin, bilim adamlarının, halkın görüşü de alınarak uzun vadeli devlet politikaları belirlensin ve bu bir zaman boyunca değiştirilemesin.
g) ……
Bu bir fikrin temeli. Başka maddeler de ekleyebilirim ama görev başındakiler buna ikna olmadan bir değeri olmaz. Bu yaklaşımın kabul görmesi durumunda toplum ve devlet yetkililerince ortak akıl ve mutabakatla yeni maddeler ekleme imkanı da olacaktır.
Ülkemizin, devletimizin, toplumumuzun birliğine katkısı olması dileğiyle.