Büyük Osmanlı şairi Fuzûlî'den seçme beyitler

Fuzûlî Beyitler 1

Fuzûlî Divanından seçme beyitler.

Her ne kadar büyük şair Fuzûlî’nin her birisi birbirinden güzel şiirlerinden beyitler seçmek neredeyse imkansız dahi olsa, haddimiz olmadan bir kısmını diğerlerinden ayırdık. Buraya almadıklarımızın bunlardan geri kalır yanı yok. Okuyan dostlar bilirler…

Günümüz Türkçesiyle daha iyi anlaşılabilmesine yardımcı olabileceği düşünülerek çeviriler açıklamasız, kısa ve öz tutulmaya çalışılmıştır.

Bu şiirlerin dînî, tasavvufî, ilmî bilgi desteğiyle okunduğunda daha iyi anlaşılacağı zaten biliniyor olsa da biz bunu bir kez daha hatırlatalım.

C. Güner Gük

—————-

Ravzâ-i kûyunda tapmıştır Fuzûlî bir makâm
Kim ana cennet kuşu yetmez bin ıl uçmağ ilen

Sevgilinin bulunduğu yerin bahçesinde öyle bir makam buldum ki cennet kuşu bile bin yıl uçsa oraya ulaşamaz.

————————————–

Kan yaş döküp yanında döner âteşin kebâb
Ma’şûka benzer âteş ü âşık kebâb ana

Kanlı yaşlar dökerek ateşin yanında döner kebap.
Ateş sevgiliye benzer, aşıksa kebap ona.

————————————–

Nakd-i ömrün bir sanem aşkında sarf ettin tamâm
Ey Fuzûlî âh eger senden sorulsa bu hisâb

Ömrünün varını put gibi güzel bir sevgilinin aşkı uğruna harcayıp bitirdin. Ey Fuzûlî, yarın senden bunun hesabı sorulursa vay haline.

————————————–

Ey Fuzûlî bunca kim tuttun nihân hâl-i dilin
Âkibet fehm etti el çâk-i giribânın görüp

Ey Fuzûlî! Gönlündeki derdi o kadar gizledin ama
Sonunda herkes anladı yakanın yırtığını görüp

————————————–

Aşka ta düştün Fuzûlî çekmedin dünyâ gamın
Bil ki kayd-i aşk imiş dâm-i ta’alluktan necât

Aşka düştün de Fuzûlî çekmedin dünya gamını
Bil ki aşka bağlanmakmış dünya bağından kurtuluş

————————————–

Giriftâr-i gam-i aşk olalı âzâde-i dehrim
Gam-i aşka beni bundan beter yâ Rab giriftâr et

Aşk derdine tutulalı zamanın en özgürü benim
Aşk derdine beni yâ Rab bundan daha çok düşür

————————————–

Ey esîr-i dâim-i gam bir gûşe-i mey-hâne tut
Tutma zühhâdın muhâlif pendini peymâne tut

Ey an be an derde düşen bir meyhane köşesi tut
Tutma zâhidlerin öğüdünü şarap şişesi tut

————————————–

Her zebân bir tîgdir gûyâ Züleyhâ katline
Yûsuf’u almakda ehl-i aşk bâzâr eylegeç

Her dil sanki bir kılıç Züleyhâ’yı öldürür
Yûsuf’u almaya âşıklar pazarlık eyledikçe

————————————–

Nâle vü zârın Fuzûlî hoş gelir ol gül-ruha
Açılır gül gönlü bülbül nâle vü zâr eylegeç

Ağlayıp inlemen Fuzûlî o gül yanaklıya hoş gelir
Açılır gülün gönlü bülbül feryâd eyledikçe

————————————–

Battı encüm çıktı gün yâ bir esîr-i âşktır
Dökdü dürr-i eşk çekti âh-i âteş-bâr subh

Battı yıldızlar doğdu güneş herhalde aşka tutulmuş ki
Gözyaşı incilerini döküp ateşler saçan bir âh çekti sabah

————————————–

Geceler encüm sayarım subha dek
Ey şeb-i hecrin bana yevmü’l-hisâb

Geceler yıldız sayarım sabaha dek
Ey ayrılığının gecesi bana hesap günü olan

————————————–

Yâr su’âl etse ki hâlin nedir
Hasta Fuzûlî ne verirsin cevâb

————————————–

Hüsnün oldukça füzun aşk ehli artuk zâr olur
Hüsn ne mikdâr olursa aşk ol mikdâr olur

Güzelliğin arttıkça aşıklar daha çok ağlar
Güzellik ne kadarsa aşk da olur o kadar

————————————–

Benden Fuzûlî isteme eş’âr-i medh ü zem
Ben âşıkım hemişe sözüm âşıkânedir

Benden boşuna isteme övgü yergi şiiri
Ben âşıkım dâimâ sözüm âşıkânedir

————————————–

Değil bi-hûde ger yağsa felekten başıma taşlar
Binâsın tîşe-i âhımla virân ettiğimdendir

Boşuna değil felekten (gökten) taşlar yağsa başıma
Ahımın baltasıyla binasını yerle bir ettiğimdendir

————————————–

Sana ey şuh-i sengîn-dil demen büt nişe kim büt hem
Egerçi seng-dildir böyle bî-dâd ü sitem kılmaz

Sana ey taş kalpli güzel put demem ki put bile
Taş gönüllü de olsa böyle zulm edip acı çektirmez

————————————–

Gönülde bin gamım vardır ki pinhân eylemek olmaz
Bu hem bir gam ki il ta’nından efgân eylemek olmaz

Gönülde bin gamım var gizleyemem ne yapsam
Bu hem öyle bir gam ki figan etmem taşlansam

————————————–

Ey Fuzûlî dehr hâlin şâh-i gülden kıl kıyâs
Kim verip evvel tecemmül sonra üryan eylemiş

Anla dünyanın halini Fuzûlî gül dalından
Önce güzellikler verip sonra çıplak bırakmış

————————————–

Âciz olmuş yıkmağa ahiyle kûhu Kûh-ken
N’eylesin miskin anun aşkı hem ol mikdâr imiş

Âciz olmuş ahıyla delememiş dağı Ferhad
N’eylesin zavallı aşkı ancak o kadar imiş

————————————–

Gam-i hecrdir ki artar eseriyle aşk zevki
Galat eylemiş Fuzûlî ki visâle talib olmuş

Ayrılığın gamı ki artırır aşk zevkini
Hata etmiş Fuzûlî kavuşmayı istemiş

————————————–

Vasl eyyâmı revan yâre fidâ eylemedin
Ey Fuzûlî gam-i hicrân ile çıksın cânın

Kavuştuğun günlerde yare feda etmedin
Ey Fuzûlî ayrılık derdiyle çıksın canın

————————————–

N’oldu getirmedin ele sad-pâre gönlümü
Vehm eyledin mi el kese bu şişe pâresi

Senden hemişe tir-i beladır gelen bana
Böyle olur mu âşık u ma’şukun aresi

Ey söyleyen Fuzûlî’ye aşk içre sabr kıl
Söyle bu merhem ile kimin bitti yâresi

– – – – – – –

Neden bin parça gönlüme bir el atmadın
Korktun mu elini keser diye bu cam parçası

Senden bana her an gelen bela okudur
Böyle mi olur sevenle sevilenin arası

Ey Fuzûlî’ye aşk içinde sabr öğütleyen
Söyle bu merhemle kimin geçti yarası

————————————–

Yetti ol gâyete za’fım ki çeker tasvîrim
Her zaman dâ’ire-i hayrete bin nakkâşı

Yalnızlık, dertler, çile, terk etmişlik ve aşktan öyle zayıf düştüm ki, inceliğim her an binlerce ressamı hayretler içinde bırakır. (Büyüteçle zor görülebilen incelikte çizgiler çeken minyatür ressamlarını düşünün. İşte onlar bile inceliğim karşısında hayretlere düşer.)

————————————–

Penbe-i merhem-i dağ içre nihandır bedenim
Diri oldukça libâsım budur ölsem kefenim

Yaramın merheminin beziyle örtülmüştür bedenim
Yaşarken budur elbisem öldüğümde de kefenim

————————————–

Beyâna yetmeğe derd ü gamım fesâneleri
Zebânım âteş-i dilden çıkan zebâne yeter

Gam ve derdimi anlatmaya yetmezse dilim
Gönlümün ateşinden çıkan alevler yeter

————————————–

Çâkler cismimde tîğ-i aşktan ayb etmeniz
Kim cünûn gül-zârının bunlar gül-i handânıdır

Aşk kılıcının yarası bedenimde ayıplama
Ki delilik bahçesinin bunlar açılmış gülüdür

————————————–

Fuzûlî câm-i mey terkin kılıp zühd ile takvâdan

Kamu dânâya rûşendir bu kim nâ-danlığım vardır

Zühd ile takva ile şarap kadehini terk ettim

Bilenlerin hepsi bilir çok akılsızlığım vardır

————————————–

Bunca kim kûh-sıfat başıma taşlar urulur

Dîde-i bahtım uyanmaz ne ağır yuhuludur

Bunca zaman dağ gibi başıma taşlar vurulur

Bahtımın gözü açılmaz ne ağır uykuludur

————————————–

Adını hâcı koyup Haccâc andan yahşıdır

Bahs ile hacce giden çöllerde ser-gerdân olur

Adını hacı koysa da Haccâc ondan hayırlıdır

Gösterişle hacca giden çöl yollarında kaybolur

————————————–

Sormanız ol meh ile hâl-i dilim Tanrı için

Bileli anı özüm bilmezem Allâh bilir

Sormayın sevgiliyle halimi Tanrı için

Onu bileli kendimi bilmem Allah bilir

————————————–

Fakih-i medrese ma’zûrdur inkâr-i aşk etse

Yok özge ilmine inkârımız bu ilme câhildir

————————————–

Tabîbâ kılmışım teşhis derd-i aşktır derdim

Alâmet âh-i serd ü rûy-i zerd ü eşk-i âlimdir

Aşk derdidir derdim teşhis ettim ey tabip

Soğuk nefesim, sarı benzim, kanlı gözyaşım belirtisidir

————————————–

Aşk aybını bilübsen hüner ey zâhid-i gâfil

Hünerin aybdır ammâ dediğin ayb hünerdir

Aşkı ayıplamayı hüner bilirsin ey gafil zahit

Hünerin ayıptır ammâ dediğin ayıp hünerdir

————————————–

Derim ahvâlimi cânâna kılam arz velî

Görebilmem özümü anda ki cânan görünür

Halimi sevgiliye anlatayım derim ama

Göremem kendimi o an ki sevgili görünür

————————————–

Aşktan bir dem ten-i sûzânı dûr etmez felek

Veh nice fanûsdur şem’i hevâdan saklamaz

Bir an olsun yanan bedenimi aşktan uzak tutmaz felek. Eyvah, bu nasıl fanustur, mumu havadan saklamaz. (Hevâ: Hava, aşk, aşk havası, aşk hevesi)

————————————–

Eylerim bî-hod fîgan gördükçe kûyun itlerin

Âşnâ derd-i nihânın âşnâdan saklamaz

Kendimden geçip figan ederim çevreni mesken tutmuş itleri gördükçe. Tanıdık tanıdıktan gizli derdini saklamaz.

————————————–

Sana ey şuh-i sengîn-dil demen büt nişe kim büt hem

Egerçi seng-dildir böyle bî-dâd ü sitem kılmaz

Sana ey taş kalpli güzel put demem ki put bile

Taş kalpli olsa dahi böyle zulmedip acı çektirmez

————————————–

Ne müşkil derd olursa bulunur âlemde dermânı

Ne müşkil derd imiş aşkın ki dermân eylemek olmaz

————————————–

Du’âlar eylerim benden yana bir dem güzâr etmez

Ne çâre sihr ile servi hırâmân eylemek olmaz

Onca dualar ederim bir kez yanımdan geçmez

Ne yazık ki sihir ile servi yürütmek olmaz

————————————–

Dedim uşşakâ cevr etme dedi ol hûblar şâhı

Siyâset olmayınca aşk mülkinde nizâm olmaz

Dedim aşıkları üzme dedi o güzeller şahı

Siyaset olmazsa aşk ülkesinde düzen olmaz

————————————–

Hublar mihrâb-i ebrûsuna meyl etmez fakih

Ölse kâfirdir müselmanlar ana kılman namaz

Güzellerin kaşının mihrabına eğilmez fakih (İslam hukuku bilgini)

Ölse kâfirdir müslümanlar ona kılmayın namaz

————————————–

Mukim-i kûy-i derd eyler beni âh-i ciğer-sûzum

Bu aheng-i melâl-efzâya bundan yeğ makâm olmaz

Yürekleri yakan ahım beni dert mahallesine yerleştirip orada bir makam verir. Bu sıkıntı artıran ahenge bundan iyi makam olmaz.

Fuzûlî, ciğer-sûz, melâl-efzâ gibi mûsıkî makamlarını çağrıştıran ama aslında var olmayan makamlar sayıp bir yandan nükte yaparken bir yandan da “derdim öyle bir dert ki, anlatacak makam yok” demeye getiriyor.

————————————–

Fenâ mülküne çok azm etme ey dil çekme zahmet kim

Bu tedbîr ile def’-i derd-i hicrân eylemek olmaz

Yokluk alemine gitmeye boş yere zahmet çekme ey gönül

Bu tedbîr ile ayrılık derdini gidermek olmaz

————————————–

Ham-ı ebrû-yi müşgînin görürse zâhid-i kec-bîn

Dahi kâmet sücûd-i gûşe-i mihrâba ham kılmaz

Misk kokan kaşını görürse şaşı görüşlü zahid

Daha mihraba karşı durup secde için eğilmez

————————————–

Sanır zâhid özün hâlî hayâlinden galattır bu

Bu hayrân olduğundandır ki hayrân olduğun bilmez

Zahid senin hayalini kurmaz sanır kendini

Hayran olduğundandır hayrân olduğunu bilmez

————————————–

Zühdden geçmez Fuzûlî eylemez terk-i riyâ

Pend çok verdim işitmez ârsızdır ârsız

————————————–

Fakr imiş fakr Fuzûlî şeref-i ehl-i vücûd

Özüne eyleme hem-dem fukarâdan gayrı

Varlık ehlinin şerefi yoksullukmuş yoksulluk

Kendine dost edinme fukaradan başkasını

————————————–

Gönül verdim fenâ vü fakra terk-i i’tibâr ettim

Bi-hamdi’llâh ki âhir küfrüm imâna değşirdim

Yokluğa ve yoksulluğa gönül verip itibarı terk ettim

Allah’a hamdolsun ki sonunda küfrümü imana çevirdim

————————————–

Taşa çekmiş halk için Ferhâd Şîrin suretin

Arz kılmış halka mahbûbun aceb bî-‘âr imiş

Halk için Şirin’in resmini taşa kazımış Ferhad

Sevgilisini halka sunmuş meğer ne utanmaz imiş

————————————–

Âciz olmuş yıkmağa ahiyle kûhu Kûh-ken

N’eylesin miskin anun aşkı hem ol mikdâr imiş

Ahıyla dağları delmeye Ferhad’ın gücü yetmemiş

Ne etsin zavallı onun aşkı da o kadarmış

————————————–

Değil takvadan etsem bade terkin vehmim andandır

Ki izhâr eyleyem halk içre aşkın nâ-gehan ser-hoş

Takvadan değil şarabı terk etmem korkum odur ki

Aşkını söylerim herkesin içinde olursam sarhoş

————————————–

Fuzûlî gayr ile halvet meğer bezm etmiş ol gül-ruh

Rakîb-i kec-revi gördüm bu gün bârî yaman ser-hoş

Ellerle başbaşa meğer meclis kurmuş o gül yanaklı

Eğri gidişli rakibi gördüm bugün gene yaman sarhoş

————————————–

Ferâhım görüp cefâsın hasenata dâhil eyler

Ne melek kim ol perînin ameline kâtib olmuş

O perinin amelini, yapıp ettiklerini yazmakla görevlendirilen melek benim ferahladığımı, içimin açıldığını görünce ettiği zulmü, kötülüğü, çektirdiği acıyı sevaba, iyilik hanesine yazar.

————————————–

Mahrem olmaz rindler bezminde mey nûş etmeyen

Ey Fuzûlî çek ayağ ol bezmden ya çek ayağ

Sırları bilmez sûfîler meclisinde şarap içmeyen

Ya çek ayağını o meclisten ya bir kadeh de sen çek

————————————–

Bana zulm-i sarîh ol kâfir eyler kimse men’etmez

Fuzûlî küfr ola mı ger desem yoktur müselmanlığ

Bana o kâfir açıkça zulmeder kimse dur demez

Fuzûlî küfür olur mu yoktur desem müslümanlık

————————————–

Çekme zahmet çek elin tedbîr-i derdimden tabîb

Kim değil sen bildiğin ben çektiğim bîmârlığ

Zahmet çekme elini çek derdimin çaresinden tabib

Benim çektiğim hastalık senin bildiğin gibi değil

————————————–

Mihnet-i aşk ey dil âsandır diye çok urma lâf

Aşk bir yüktür ki ham bulmuş anun altında Kâf

Aşk derdi kolaydır diye konuşup durma ey gönül

Aşk öyle bir yüktür ki altında Kaf’ın beli bükülür

1- Âlemin etrafını çepeçevre sardığı söylenen efsanevi Kaf dağı, âlemin yaratılmasına sebep olan aşktan öyle iki büklüm olmuştur.

2- Eski yazıyla ya da Arap alfabesiyle “Aşk” yazıldığında en sondaki “Kaf” harfi beli bükülmüş şekilde en altta kalır.

————————————–

Şâhdır hüsn bisâtında bu gün ol gül-ruh

Ey Fuzûlî men-i âvâre sürülmüş beydak

Bugün güzellik satrancında şahtır o gül yanaklı

Zavallı ben de Fuzûlî sürülmüş piyon

Eski şairlerimizin çoğunda olduğu gibi büyük Fuzûlî yine bu beytinde de söz ustalığında ulaştığı inceliği ve mertebeyi gösteriyor.

Şah satrançta bir taş olduğu gibi aynı zamanda sevgiliyi tanımlamakta kullanılan bir kelimedir. Bisat, saha, alan, meydan, satranç tahtası gibi anlamlar içeriyor. Güzellik meydanının şahı, yani güzellikte ondan üstünü bulunmayan gül yanaklı sevgili, aşktan yaratılmış bu alemin tek sultanı. Gülyanaklı, gül-ruh derken aynı zamanda satrançta bir hamle olan ve bugün rok diye adlandırdığımız hareketin Farsçası ruh. Ben de boş yere, fuzuli olarak, bir hedef gütmeksizin sürülmüş başıboş piyon. Ademle birlikte insanoğlunun sürülmüş-kovulmuşluğuna da bir gönderme var. O günden beri insanoğlu yeryüzünde sevgilinin özlemiyle avare gezer.

Adem yeryüzüne sürülür

Bu dünya hayatı oyundur

Oyun tahtası sonunda dürülür

C. G. G.

————————————–

Bana maksûd terk-i aşk idi veh kim beni hüsnün

Olup gün günden efzun kıldı gün günden beter âşık

Maksadım aşkı terk etmekti eyvah ki güzelliğin

Günden güne arttı da günden güne daha beter aşık etti beni

————————————–

Der ü divârına güstâh yüz sürmüş diye gerdûn

Yüzünü geceler sürter yere tâ subh meh-tâbın

Felek kapına duvarına küstahça yüz sürmüş diye

Ayın yüzünü geceler sabaha kadar yere sürter

————————————–

Fuzûlî gamze-i merdüm-küşünden iltifât ister

Sanır kim iltifatı rahm olur kurbâna kassâbın

Fuzûlî (boş yere) can alıcı bakışından iltifat ister

Sanır ki kasabın kurbana iltifatı merhamet olur

————————————–

Gelir ol serv-i sehi ey gül ü lâle açılın

V’ey meh ü mihr çıkın kudrete nezzâre kılın

Gelir o fidan boylu servi ey gül ve lale açılın

Ve ey ay ve güneş çıkın ihtişama bir bakın

————————————–

Eylemen ey dil ü can hancer-i müjganına meyl

Bilirim n’olduğun âhir gelin andan kesilin

Kirpiğinin hançerine meyletmeyin ey gönül ve can

Sonunda n’olduğunu bilirim gelin ondan kesilin

————————————–

Ey Fuzûlî kadimiz kıldı felek ham ya’ni

Vaktidir çıkmağa dünyâ kapısından eğilin

Ey Fuzûlî belimizi büktü felek yani

Vaktidir çıkmanın dünyâ kapısından eğilin

————————————–

Dehenin derdime dermân dediler cânânın

Bildiler derdimi yoktur dediler dermânın

Sevgilinin ağzını derdime derman dediler

Bildiler de derdimi yok buna derman dediler

————————————–

Fuzûlîî’ni ayaktan saldı bâr-i mihnet-i aşkın

Niçin tutmazsın ey kâfir elini bir müselmânın

Aşkının derdinin yükü dizimin bağını çözdü

Niçin tutmazsın ey kâfir elini bir müslümanın

————————————–

Göz yumup âlemden isterdim açam ruhsârına

Cânım aldın göz yumup açınca mühlet vermedin

Her şeye gözümü kapayıp yanağına açmak istiyordum ki

Göz açıp kapayıncaya kadar canımı aldın mühlet vermedin

————————————–

Ey Fuzûlî öldün efgân etmedin rahmet sana

Rahm kıldın halka efgânınla zahmet vermedin

————————————–

Tanımaz oldu beni ta’ne eden ehl-i riyâ

Şükr kim hâlimi ey aşk diğer-gûn ettin

Tanımaz oldu beni kınayan riyakarlar

Şükür ki ey aşk halimi değiştirdin

————————————–

Dâğ-i hicrânın odun benzetmek olmaz dûzaha

Olmasın kâfir esir-i dâğ-i hicrânın senin

Ayrılığının ateşini benzetemem cehenneme

İstemem kafir bile ayrılığının derdine düşmesin

————————————–

Ey Fuzûlî öyle kim bîmâr-i derd-i aşksan

Yok durur ölmekten özge hiç dermânın senin

Ey Fuzûlî madem ki aşk derdinin hastasısın

Yoktur ölmekten başka hiç dermânın senin

————————————–

Râz-i aşkın halktan kılmak nihan mümkin değil

Âşıkın ol vechden âlemde rüsvâdır senin

Aşkının sırrını halktan saklamak mümkün değil

Âşıkın o yüzden âlemde rüsvâdır senin

————————————–

Mâh-i nev olmuş kaşın sevdâsının ser-geştesi

Şehrden şehre gezer âvâreler tek mâh ü sâl

Yeni ay kaşının sevdasının delisi olmuş da

Ay demez yıl demez şehir şehir gezer avareler gibi

————————————–

Severim zâhidi kim gûşe-i mihrâbı sever

Ham-i ebrûna rakîbim olup olmaz mâ’il

Severim zahidi ki mihrap köşesini sever

Rakibim olup kaşının yayına meyletmez

————————————–

Deli dersem n’ola uşşâkına gül-çihrelerin

Özünü göz göre odlara salar mı âkil

Gül yüzlülerin aşıklarına deli desem yeridir

Aklı olan göz göre göre kendini ateşe atar mı

————————————–

Ey Fuzûlî yanarım kim ne için ol yüzü gül

Bana yanar od olur özgeye şem’-i mahfil

Ey Fuzûlî yanarım ki ne için o gül yüzlü

Bana yakan ateş olur ellerin meclisine mum

————————————–

Ey Fuzûlî hûblar zikr-i cemâliyle hoşum

Şükr kim kesb etmişim âlemde bir zikr-i cemîl

————————————–

Câna bastım gonce veş peykânını ey tâze gül

Dözmek için hecrine düzdüm demirden bir gönül

Canıma bastım gonca gibi oklarını ey tâze gül

Ayrılığına dayanmak için ördüm demirden bir gönül

————————————–

N’ola dersem kadr ile efzun Mesihâ’dan seni

Yer ve gök mizân olup fark olmuş ağırdan yünül

Senin kıymetin İsâ’dan çoktur desem şaşırma

Yer ve gök terazi olup ağır hafif belli olmuş

————————————–

Hâsılın evvel gâm-i cânândır âhir terk-i cân

Bu imiş kısmet Fuzûlî hâh ağla hâh gül

————————————–

Nûrunu mâh mihr-i ruhundan alır müdâm

İnkâr ederse şehr güvâhım durur tamâm

Ay ışığını yanağının güneşinden alır

İnkar ederse şehrin tamamı şahidimdir

————————————–

Zevk istersen Fuzûlî terk-i dünyâ kıl ki ben

Bulmadım bir zevk bundan gayrı tâ dünyâdeyim

Zevk istersen Fuzûlî dünyâyı terk et ki ben

Bulmadım bundan başka zevk dünyaya geldiğimden beri

————————————–

Rûz-i hicrândır sevin ey murg-i rûhum kim bu gün

Bu kafesten ben seni elbette âzâd eylerim

Ayrılık günüdür sevin ey ruh kuşum ki bugün

Bu kafesten ben seni elbette âzâd ederim

————————————–

İncimen her nice kim ağyâr bi-dâd eylese

Yâr cevriyçin gönül bi-dâda mu’tâd eylerim

Gocunmam her ne kadar eller zulüm etse de

Sevgilinin çektireceği acıya gönlümü alıştırırım

————————————–

Bilmişim bulman visâlin lik bu ümmîd ile

Gâh gâh öz hâtır-i nâ-şâdımı şâd eylerim

Bilirim asla kavuşamam fakat bu ümit ile

Ara sıra dertli gönlümü sevindiririm

————————————–

Şem-i şâm-i firkatim subh-i visâli n’eylerim

Tapmışım yanmakta bir hâl özge hâli n’eylerim

Ayrılık gecesi mumuyum kavuşma sabahını n’eylerim

Bulmuşum yanmakta bir hal başka hali n’eylerim

————————————–

Yok aceb ger mâle rağbet mülke kılman iltifât

Ben gedâ-yi kûy-i aşkım mülk ü mâli n’eylerim

Şaşırma etmezsem mala rağbet mülke iltifat

Aşk köyünün dilencisiyim malı mülkü n’eylerim

————————————–

İhtimâl-i hecr teşvîşine değmez zevk-i vasl

Vasl kim var anda hicrân ihtimâli n’eylerim

Ayrılık ihtimaliyle sıkıntıya girmeye değmez kavuşma zevki

İçinde ayrılık ihtimali olan kavuşmayı n’eylerim

————————————–

Sen Fuzûlî kıl kemâl-i akl kesbin yoksa ben

Kâmil-i aşkım dahi özge kemâl-i n’eylerim

————————————–

Gör ten-i uryân ile ahvâlimi hicran günü

Var imiş rûz-i kıyâmet kılma inkâr ey hakîm

Ayrılık günü çıplak halimi gör de

İnkar etme varmış kıyamet günü de

————————————–

Ayrı bilmişsin Fuzûlî mescidi meyhâneden

Sehv imiş ol kim seni biz ehl-i irfân bilmişiz

————————————–

Ey Fuzûlî dâğ-i hicran ile yanmış gönlümü

Lâle-zâr açsaydı seyr-i lâle-zâr etmez m’idim

Ey Fuzûlî! Ayrılık ateşiyle yanıp kırmızı laleler gibi yaralar açılmış gönlümü lale bahçesi açsaydı gidip de orada gezintiye çıkmaz mıydım.

————————————–

Hûblar âşıka meyl etmediğin bilse idim

Özümü aşk ile rüsvâ-yi cihân etmez idim

Güzellerin aşığa meyletmediğini bilseydim

Kendimi aşk ile dünyaya rezil etmezdim

————————————–

Muhâlif devrden gül-gûn şarâbı kana değşirdim

Sürûdun çeng ü ûdun nâle vü efgâne değşirdim

Kara talihimden gül renkli şarabı kanla değiştirdim

Çeng ve udun nağmesini feryat ve figanla değiştirdim

————————————–

Nikâb-i sûret hâl eyledim hûn-i ciğer seylin

Ayan rüsvâlığı derd ü gam-i pinhâna değşirdim

Ciğer kanı selini bedenime örtü yaptım

Açık olan rezilliği gizli gamla değiştirdim

————————————–

Ey Fuzûlî reviş-i akl melûl etti beni

Sehv kıldım ki cünun derdine dermân ettim

Ey Fuzûlî aklın tuttuğu yol beni bezdirdi

Hata ettim ki delilik derdinin ilacını içtim

————————————–

Dil ki bir dil-bere ser-menzil idi âhım ile

Yele verdim adını taht-i Süleymân ettim

————————————–

Aşk terki dil ü candan görünürdü müşkil

Terk-i aşk eyle dedin terk-i dil ü cân ettim

————————————–

Sebze tek kıldı Fuzûlî çıkarıp eşk ayân

Ten gubârında okun her nice pinhân ettim

Topraktan olma bedenimde okunu ne kadar sakladıysam da, gözyaşım bitki gibi onu orataya çıkardı.

————————————–

Fuzûlî şâh-bâz-i evc-i istiğna iken bilmen

Ne sehv ettim ki bu vîrâne deyri âşyân ettim

————————————–

Feryâd ki ber vermedin bî-dâddan özge

Göz yaşı ilen beslediğim turfa nihâlim

Feryâd ki meyve vermedin zulümden başka

Göz yaşıyla beslediğim taze fidanım

————————————–

Sınmış müje tek halk gözünden akıtır yaş

Nezzâre-i za’f-i beden-i mûy-misâlim

————————————–

Sâki gam-i devrân ile gâyet melûlum

Bir câm-i ferah-bahş ile def eyle melâlim

————————————–

Tutuştu gam odundan şâd gördüğün gönlüm

Mukayyed oldu ol âzâd gördüğün gönlüm

Getirdi acz görüp aşk müşkül olduğunu

Kamu hünerlerin üstâd gördüğün gönlüm

————————————–

Cânı cânan dilemiş vermemek olmaz ey dil

Ne nizâ eyleyelim ol ne senindir ne benim

Sevgili can istemiş vermemek olmaz ey gönül

Çekişmeye gerek yok o ne senindir ne benim

————————————–

Vermegil zâhid bana korku cehennemden sakın

Cennetimdir ârızı zülfü durur dâmım benim

Zahit sakın beni cehennem ile korkutma

Saçı tuzağım yanağı cennetimdir benim

————————————–

Ey Fuzûlî der ü dîvâra gamım yazmaktan

Şâhid-i hâl-i dilimdir der ü dîvâr benim

————————————–

Her habâb-i eşkime bir aks salmış peykerim

Şâh-i mülk-i mihnetim tutmuş cihânı leşkerim

*    *    *

Söz ustalığı bakımından mükemmel bir beyit.

Kabaca tercümesi şöyle:

Gözyaşımın kabarcıklarının her birinde yüzümün bir yansıması, aksi, resmi çıkmış. Ben dert ülkesinin padişahıyım, askerlerim dünyayı ele geçirmiş.

Yani ki,

Çalkantıdan ya da başka nedenlerden suyun üstünde oluşan kabarcıklara şöyle bir eğilip baktığımızı varsayalım. Gerçekten de her bir kabarcığın üstünde kendi yüzümüzün bir yansımasını görürüz.

İşte gözyaşı seli de öyle bir coşmuş, köpürmüş ki, büyük Fuzûlî kabarcıkların her birinde kendi yüzünün yansımasını görmüş.

Peki cihânı tutacak kadar sel halinde göyaşını kim dökebilir. Tabi ki ancak dert ülkesinin padişahı. Hani “Ben bu alemin kralıyım!” derler ya, onun gibi.

Tahta yeni çıkan ya da bir ülkeyi ele geçiren padişahın yaptığı ilk işlerden biri ne olabilir? Kendi adıyla, üstünde kendi resmi olan yepyeni gümüş paralar basmak.

Padişah bu yeni paraları en çok kime dağıtır? Askerlerine. O zamanlar zorunlu askerlik yok, hepsi şimdiki Amerikan askeri gibi paralı.

Bu askerler de padişahın hükmünün geçtiği, yani onun olan topraklarda bu paraları harcarlar ve böylece padişahın parası ülkenin her yanına dağılır.

Dünyanın dörtte üçünün deniz olduğunu ve denizin dalgalarının bir an bile ara vermeden köpükler, kabarcıklar meydana getirdiğini gözümüzün önünde canlandıralım. Karalardaki suları da buna eklersek denizleri, karaları tutacak kadar coşkun sel halinde gözyaşı döken dert ülkesinin padişahının köpük gibi parıldayan gümüş paralar harcayan askerlerinin dünyayı nasıl ele geçirdiğini daha iyi anlayabiliriz.

Şairin gözyaşını aşktan döktüğünü, yeryüzündeki ağaçların kalem, denizlerin de mürekkep olsa aşkı anlatamayacağını hatırlayalım bu arada…

C. Güner Gük

————————————–

Ehl-i kadrim yanalı aşk oduna pervâne veş

Sürme-i çeşm eylemişler şem’ler hâkisterim

Kadri yüce biriyim yanalı aşk ateşine pervâne gibi

Gözlerine sürme diye çekmişler mumlar külümü

————————————–

“Adam uçmuş!” dedikleri bu olsa gerek:

Aşk ser-gerdânıyım gögsümde bin bin dağlar

Bir sipihr-i sâ’irim sâbit cemi’i ahterim

Sevgilinin oklarının açtığı göğsümdeki yüz binlerce yarayla aşktan başım dönmüş dolanır dururum. Bu halimle ben sanki gezinip duran bambaşka bir galaksiyim, yıldızlarım da yerlerinde sabit duruyor.

————————————–

Çeşm târ-i cismime düzmüştü eşkim gevherin

Âh kim çerh üzmüş ol târı dağılmış gevherim

Gözüm ip gibi incelmiş bedenime dizmişti gözyaşı incilerimi. Âh ki felek koparmış o ipi dağılmış incilerim. (Gökte dolanıp duranları yıldız sanmayın demek istiyor.)

————————————–

Mükemmel bir beyit!..

Düşmezem gönlüne ya’ni olubam öyle za’if

Derd-i aşkınla ki gözgüde görünmez eserim

————————————–

Mükemmel bir beyit daha!..

Ey hoş ol şâm ki bî-hod gidem ol kûya vü subh

N’eyledim anda deyu gayrdan alam haberim

————————————–

Gam-i nihânımı eyler Fuzûlî ellere fâş

İyen’ azabdayım nâle vü figânımdan

Gizli derdimi Fuzûlî ellere açtı

Çok acı çekiyorum feryat ve figânımdan

————————————–

Budur farkı gönül mahşer gününün rûz-i hicrândan

Ki ol can dönderir cisme bu cismin ayırır cândan

————————————–

Sipihrin fâriğim vaslında mâh ü âf-tâbından

Garaz ıyd-i visâlindir bu ay ü gün hisâbından

————————————–

Güneş levhi değil gökte şu’â üstünde zerrin hatt

Felek almış eline bir varak hüsnün kitâbından

Gökte altın yaldızlı yazı gibi parıldayan güneş levhası değil.

Felek eline güzelliğinin kitabından bir sayfa almış sadece.

————————————–

Değirmen dâne için çizginir bî-hûde devr etmez

Mücerredsin gönül vehm etme çerhin inkılâbından

Değirmen tane için dolanır boş yere dönmez

Sen bir tanesin gönül korkma feleğin dönüşünden

————————————–

Kimi hüş-yâr görsen sen ana sun câmı ey sâkî

Bi-hamdi’llâh Fuzûlî mesttir vahdet şarâbından

Kimi ayık görürsen ona sun kadehi ey sâkî

Allah’a hamdolsun ben sarhoşum vahdet şarâbından

————————————–

Fuzûlî’den melâmet ihtirâzın isteyen gûyâ

Değil vâkıf dil-i sûzan ü çeşm-i eşk bârından

Fuzûlî’nin rüsvalıktan sakınmasını isteyen sanki

Haberi yok tutuşmuş gönlüyle yaş akıtan gözünden

————————————–

Deme zâhid ki terk et sîm-ber bütler temâşâsın

Beni kim kurtarır Tanrı sataştırmış belâlardan

Gümüş bedenli putlar gibi güzellere bakma deme bana zahit.

Tanrı’nın beni düşürdüğü belalardan kim kurtarabilir ki.

————————————–

Felekde mihr zâil yâr gâfil ömr müsta’cil

Nedir tedbir bilmen cana yetdim bî-vefâlardan

Felekte güneş batıyor, hayatta bir sevgi yok, sevgili benden habersiz, ömürse kısa.

Ne yapsam bilmiyorum canıma yetti bu vefasızlardan.

————————————–

Vücûdum ney kimi sûrâh sûrâh olsa âh etmem

Mahabbetten dem urdum incimek olmaz cefâlardan

————————————–

Fuzûlî nâzeninler görsen izhâr-i niyâz eyle

Terahhum umsa ayb olmaz gedâlar pâd-şâlardan

————————————–

Yere düşmez her ne ok kim atsa ol ebrû-kemân

Gün şu’a’iyle anın çok farkı var ey âs-mân

O yay kaşlı (sevgilinin) attığı hiçbir ok yere düşmez (o kadar çok aşığı var ki, mutlaka birine değer). Ey gökyüzü, sen ok gibi fırlattığın güneş ışığıyla onu bir mi sandın. (Hani güneşin ışığı dünyanın ancak yarısına vurur ve diğer yarısındaki yerlerde de ara ara gölge olur ya!)

————————————–

Gerd-i rehin ey eşk yudun çeşm-i terimden

Terk-i edep ettin n’ola düşsen nazerimden

Yolunun tozunu ey gözyaşı sildin ıslak gözümden

Edebi terk ettin elbette düşersin gözümden

————————————–

Her bâde ki sensiz içerim bezm-i belâda

Hûn-âb olur elbette çıkar dîdelerimden

Sensiz içtiğim her kadeh belâ meclisinde

Kanlı yaş olur elbette çıkar gözlerimden

————————————–

Taşlara dögüb başımı rüsvâ gezer oldum

Ey akl kaçıp kurtulagör derd-i serimden

Taşlara vurup başımı rüsvâ gezer oldum

Ey akıl kaç da kurtul başımın derdinden

————————————–

Nice kim efgânımı ey mâh işittin geceler

Demedin bir gece kimdir bunca efgân eyleyen

————————————–

Yâr dün çekmişti katlim kasdine tîğ-i cefâ

Yetmesin maksûduna yâ Rab peşîman eyleyen

Sevgili dün beni öldürmek için cefa kılıcını çekmişti. Yâ Rabbî muradına ermesin onu pişman edip bundan vazgeçiren.

————————————–

Aşk derdiyle olur âşık mizâcı müstakîm

Düşmenimdir dostlar bu derde derman eyleyen

————————————–

Derd-i hicran nâ-tüvân etmiş Fuzûlî hasteni

Yok mudur yâ Rab devâ-yi derd-i hicrân eyleyen

————————————–

Şâh-i mülk-i mihnetim hayl ü sipâhım derd ü gam

Hayl-i bî-hadd ü sipâh-i bî-şümârımdan sakın

Dert ülkesinin padişahıyım atlı ve yaya askerlerim dert ve gam. Sınırsız atlı askerim ve sayısız yaya askerimden sakın.

————————————–

Ey Fuzûlî hansı mahbûbu ki sevsen rahmi var

Kıl hazer ancak benim bî-rahm yârımdan sakın

————————————–

Benim çâk-i giribânım görüp ayb eylemez ol kim

Görür ser-mest çıkdıkça anun çâk-i giribânın

O güzelin sarhoş gibi kendinden geçmiş halde yakası açık çıkıp dolaştığını gören, benim yakamın yırtığını görse de artık beni ayıplamaz.

————————————–

Görüp mühlik benim çevremde bahr-i aşk tuğyanın

Kaçıp bir dağa çıkmış Kuh-ken kurtarmağa cânın

Benim çevremde aşk denizinin helak edici köpürüşünü gören Ferhad canını kurtarmak için kaçıp bir dağa çıkmış.

————————————–

Gözüm merdümleri çoktan kılarlar da’vî-i aşkın

Ne hâcet yaşların sormak anarlar Nûh tûfânın

Gözbebeklerim çoktandır güderler aşk davasını

Ne gerek yaşlarını sormaya anarlar Nuh tufanını

————————————–

Kurutmuş gâliba şevk odu Ferhâd’ın gözü yaşın

Ki ger aksaydı lâ’l eylerdi bî-şek Bî-sütun taşın

Kurutmuş galiba aşk ateşi Ferhad’ın gözyaşını

Eğer aksaydı elbet lâl ederdi dağların taşını

————————————–

Demen göz yaşı ile def’ olur aşk âteşi tenden

Bu od her yere düşse fark kılmaz kurusun yaşın

————————————–

Fuzûlî bâde-hârı düzâhî der halk hayrânım

Ki Hak niçin salıptır cennete mey-hâne evbâşın

————————————–

Güller açıldı Fuzûlî yakalar çâk edüben

Gel tutalım mey ü mahbub ile sahra eteğin

————————————–

Taş bağırlı olmasaydı Bî-sütun Ferhâd için

Su yerine gözlerinden akıdırdı seyl-i hûn

————————————–

Ey gören bin dağ ile sabr ü sebâtım eyleme

Nisbetim Ferhâd’a kim bir dağ ile olmuş zebûn

————————————–

Eger çıksaydı derdin cismden derdim ki cândır bu

Ne hâcet derdini yeğdir demek cândan ayândır bu

————————————–

Cihana kaddin ile kâkülünden fitneler düşmüş

Kıyâmet ibdidâsı fitne-i âhir zamandır bu

————————————–

Dediler bî-haberler bâğ-i cennet kûyuna benzer

Haber verdi bana andan gelen âdem yalandır bu

————————————–

Fuzûlî kıldı feryâd ü figanın tîre gerdûnu

Henûz ol mâh sormaz kim ne feryâd ü figandır bu

————————————–

Dün demişsin ki Fuzûlî bana kurbân olsun

Sana kurbân olayım yine ne ihsandır bu

————————————–

Nedir dedim ruh-i sâfında aks-i merdüm-i çeşmim

Dedi gelmiş gemiyle Rûm’a derya kat’edip Hindû

————————————–

Fuzûlî ayrı düştük yârdan sabr etmeğe yer yok

Düşüp sahrâya efgân edelim sen ayru ben ayru

————————————–

Rahm et ey şeh dil-i derviş çeken âhlara

Ki gedâ âhı eser eyler ulu şâhlara

————————————–

Ey Fuzûlî vera’ ehli reh-i mescid tutmuş

Sen reh-i mey-kede tut uyma bu güm-râhlara

————————————–

Melâmet oduna yandın Fuzûlî çık bu âlemden

Terahhum kıl revâ görme ki âlem oduna yane

————————————–

Ey Fuzûlî kime sûz-i dilimi şerh edeyim

Yok benim kimi yanan âteş-i hicrân içre

————————————–

Ey Fuzûlî bende râhat koymadı şeydâ gönül

İsterim ki kurtulam andan verem bir dil-bere

Bu deli gönül bana rahat yüzü göstermiyor. En iyisi bir güzele vereyim de kurtulayım ondan.

————————————–

Ey habâb-i eşk nâ-yâb et ten-i üryanımı

Kim bu rüsvâ perdemi çâk etti sırrım kıldı fâş

Ey gözyaşı kabarcığı ört çıplak bedenimi

Ki bu rüsva perdemi yırttı sırrımı ortaya döktü

————————————–

Ârızın görse felek mihr bırakmaz aye

Zerre zerre kılar anı bırakır sahrâye

Felek yanağını görse(ydi) güneşin ışığını aya vurdurmak yerine onu zerre zerre parçalayıp çöle bırakır(dı).

————————————–

Bulduğu yerde hasedden gün urur sâyene tîğ

Ki refîk olmaya sen mâh-i melek-simâye

Güneş kıskandığından bulduğu yerde gölgene kılıç vurur. Böylelikle sen melek yüzlü ay gibi güzele yoldaş olmasın ister.

————————————–

Yâr salmazsa Fuzûlî sana meylin ne acep

Nice meyl etmek olur sen kimi bir rüsvâye

————————————–

Bilmezem hâlin hayâlin kanda tasvir eyleyem

Dâğdan bir yer ten ü cânımda hâlî kalmadı

Her an hayalini kurduğum beninin resmini nereye çizeyim bilmiyorum. Ne canımda ne de bedenimde yaradan boş bir yer kalmadı.

————————————–

Ey hoş ol ser-mest kim gönlünde zevk u şevkten

Âhiret endîşesi dünyâ hayâli kalmadı

Ne mutlu o sarhoşa ki gönlünde zevk ve şevkten

Âhiret korkusu ve dünyâ hayâli kalmadı

————————————–

Râh-i aşk içre bana ancak fenâ maksûd idi

Şükr kim maksûda yettim intizârım kalmadı

Aşk yolunda benim maksadım ancak yok olmaktı

Şükür ki hedefe vardım bir beklentim kalmadı

————————————–

Ey Fuzûlî il kamu ağyârım oldu yâr için

Sûz-i dilden gayrı bir dil-sûz yârım kalmadı

Ey Fuzûlî bütün herkes bana el oldu sevgili için

Gönlümün ateşinden başka gönlü yanan bir dostum kalmadı

————————————–

Hansı büttür bilmezem imânımı gâret kılan

Sende îman yok ki sen aldın diyem imânımı

Hangi puttur bilmiyorum imanımı yağmalayan

Sende îman yok ki sen aldın desem imânımı

————————————–

Ey Fuzûlî câne yetmişti gönülden şükr kim

Bağladım bir dil-bere kurtardım andan cânımı

————————————–

Değildim ben sana mâ’il sen ettin aklımı zâ’il

Bana ta’n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

————————————–

Candan geçeli buldum râhat gam-i âlemden

Hoş hikmetle buldum ol derde bu dermânı

————————————–

Verse can yetmese cânâne Fuzûlî ne aceb

Her kişi kim sever öz cânı için cânânı

————————————–

Bize çün kadr bulunmaz çıkalım dünyâdan

Müşteri yok nice bir bekleyelim bâzârı

————————————–

Yok özünden haberi kim ki gelir dünyâya

Bezmden taşra komaz pir-i muğan hüş-yârı

————————————–

Geçer nâlem felekten ham kadimni çenge benzetmen

Ki çıkmaz perdeden çengin sadâ-yi nâle vü zârı

————————————–

Fuzûlî’ni dehânın hayreti bir derde salmış kim

Ne pinhân etmeği mümkindir ol derdin ne izhârı

Ağzına duyduğum hayranlıkla öyle bir derde düştüm ki

Ne gizlemek mümkündür o derdi ne de açmak

————————————–

Yâr kılmazsa bana cevr ü cefâdan gayrı

Ben ana eylemezem mihr ü vefâdan gayrı

————————————–

Ey diyen gayre gönül verme hanı bende gönül

Ser-i zülfünde olan bahtı karadan gayrı

————————————–

Ney-i bezm-i gamım ey âh ne bulsan yele ver

Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı

————————————–

Yetti bî-kesliğim ol gâyete kim çevremde

Kimse yok çizgine gird-âb-i belâdan gayrı

Kimsesizliğim öyle bir hal aldı ki çevremde

Kimse kalmadı dönen bela girdabından başka

————————————–

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bâd-i sabâdan gayrı

————————————–

Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem

Ne temettu’ bulunur neyde sadâdan gayrı

————————————–

Öğünür dîde ki hayrânım ezelden yüzüne

Oldu ma’lûm bu lâfında ki çoktur yaşı

————————————–

Eşk-i lâ’lim reh-i aşkında tutuptur eteğim

Korkuluktur nice salıp gidelim yoldaşı

Kanlı gözyaşım aşkının yolunda eteğimi tutmuş

Korkulacak yerdir nasıl bırakıp gidelim yoldaşı

————————————–

Kesti ben şifteden ehl-i selâmet yolunu

Bes ki etrâfıma cem’ oldu melâmet taşı

————————————–

Ey Fuzûlî ne belâ okları kim gelse bana

Sebeb ol kaşları yanın gözüdür yâ kaşı

————————————–

Tereşşuh kabrimin taşından etmiş çeşmimin yaşı

Hayâl eyler gören kim lâ’ldendir kabrimin taşı

Mezarımın taşından sızmış gözümün yaşı

Gören yakuttandır sanır mezarımın taşı

————————————–

N’ola gird-âb-i gam dersem men-i ser-geşte dünyâya

Sanır kim çizginir âlem kimin kim çizginir başı

————————————–

Fuzûlî’ni reh-i aşkında eşk ü âh eder rüsvâ

Belâdır her kimin bir yolda gammâz olsa yoldaşı

————————————–

Yetirdi âhımı gerdûna ol büt gör ne kâfirdir

Demez kim gökte âhım incide nâ-geh Mesihâ’yı

————————————–

Çekersin ey musavvir sûretin ol meh-veşin ammâ

Ne mümkindir murâdınca çekilmek kaşları yayı

————————————–

Görünmez yâr halk eşkim temâşasına cem’ olmuş

Eger nâ-geh görünse ol perî gel gör temâşayı

Sevgiliyi göremediğimden döktüğüm gözyaşını seyretmek için halk toplanmış. Eğer o peri (sevgili) ansızın görünse sen o zaman seyre bak!

————————————–

Tutup kuşlar başımda âşyan feryâde gelmişler

Çık ey âhım odu bir dem başımdan sav bu gavgâyı

————————————–

Bıraktı hâke hüsnün âf-tâb-i âlem-ârâyı

Götürdü yer yüzünden mu’ciz-i lâ’lin Mesihâ’yı

————————————–

İki gözden revân etmiş sirişkim kâmetin şevki

Asâ-yi mu’cizi gör kim iki bölmüş bu deryâyı

————————————–

Yâ nebî kılma Fuzûlî’ni kapından mahrûm

Afv kıl var ise der-gâhda terk-i edebi

————————————–

Vermeyen cânın sana bulmaz hayât-i câvidan

Zinde-i câvid ana derler ki kurbandır sana

Sana canını vermeyen ölümsüzlük bulamaz

Ölümsüz ancak sana kurban olana derler

————————————–

Hevâdan kâkülündür deprenen yâ rişte-i cândır

Ki her dem çizginip başına ister ola kurbânın

Havadan (aşktan) kıpırdaşan saçın mı yoksa her an başına dolanıp kurbanın olmak isteyen can damarım mı?..

————————————–

Dün demişsin ki Fuzûlî bana kurbân olsun

Sana kurbân olayım yine ne ihsandır bu

————————————–

Ey ecel can tama’ın kılma Fuzûlî’den kim

Bir kemân-ebrûya çoktan anı kurbân etti

————————————–

Yer tutam derdi gönül nâle ile kûyunda

Yetmedi bir yere her nice ki efgân etti

Ağlamakla yakınlarında bir yer tutayım derdi gönül

Ne kadar efgan ettiyse de bir yere varamadı

————————————–

Anun tek kim perişanlık ziyâsın artırır şem’in

Bana cevrin ziyâd olmak sana meylim füzûn etti

Sanki mumun eridikçe ışığının artması gibi

Bana zulmün çoğaldıkça sana meylim de arttı

————————————–

Hoşdur irmek ol beden vaslına pirâhen kimi

Geh el öpmek âstin tek geh ayağ dâmen kimi

Ne hoştur kavuşmak o bedene gömlek gibi

Gâh kol olup el öpmek gâh ayak etek gibi

————————————–

Bu çemen gül-ruhlarına derd-i dil kılmaz eser

Yüz dilin var ise hâmûş ol gönül sûsen kimi

Bu bahçenin gül yanaklılarına gönül derdi tesir etmez

Yüz dilin varsa da gönül sessiz ol süsen gibi

————————————–

Dâmenin doldursa gerdun dürr ile dök ebr tek

Dürr için telh etme kâmın bahr-i ter-dâmen kimi

Felek eteğini inciyle doldursa dök bulut gibi

İnci için bozma ağzının tadını eteği ıslak deniz gibi

————————————–

Bahrlar seyr eylesen mutlak ter olmaz dâmenin

Ger hevâ-yi aşk ile memlü isen yelken kimi

Denizler dolaşsan asla eteğin ıslanmaz

Gönlün aşk havasıyla doluysa yelken gibi

————————————–

Tâ ki servim basa başım üzre gâhi bir kadem

Ey musavvir reh-güzârı üzre çek timsâlimi

Servim başımın üstüne ayağını bassın diye

Ey ressam onun yolunun üstüne çiz resmimi

Gizlilik Bildirimi
Gizlilik Bildirimi

Kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Çerez kullanımına izin vermek için lütfen tıklayın.